5 Ekim 2024’te İran’ın Semnan kenti yakınlarında meydana gelen 4,5 büyüklüğündeki deprem, kısa sürede uluslararası gündemi sarstı. Depremin hemen ardından, sarsıntının doğal olmadığı ve hatta bir nükleer silah testinden kaynaklandığı yönünde söylentiler yayılmaya başladı. Bu iddialar, özellikle Hamas-İsrail savaşının gölgesinde, dünya genelinde büyük bir endişeye neden oldu. Hatta, ABD ve İsrail’in İran’a saldırması ve bunun sonucunda Rusya ile Çin’in de sürece dahil olmasıyla 3. Dünya Savaşı’nın patlak verebileceği konuşuldu.
Ancak bilim insanları, bu spekülasyonlara noktayı koydu. Johns Hopkins Üniversitesi’nin Seismica dergisinde yayımlanan araştırması, depremin tamamen doğal bir sismik olay olduğunu kanıtladı. Çalışma, depremin nükleer bir testle ilişkili olmadığını ortaya koyarken, jeopolitik gerginlik dönemlerinde yanlış bilgilendirmenin ne kadar tehlikeli olabileceğini de gözler önüne serdi.
Depremin merkez üssü, Semnan kentinin yaklaşık 50 kilometre güneybatısında ve başkent Tahran’ın 216 kilometre doğusundaydı. Bu bölge, İran’ın sismik açıdan aktif bir bölgesi olarak biliniyor. Bilim insanları, depremin yapay bir patlamadan değil, tektonik plakaların hareketi sonucu oluştuğunu belirtti. Bu açıklama, İran’ın nükleer silah testi yaptığı iddialarını da çürüttü.
Ancak bu olay, dünyanın ne kadar kırılgan bir dengede olduğunu bir kez daha hatırlattı. Bir deprem gibi doğal bir olay bile, yanlış bilgilendirme ve spekülasyonlar nedeniyle küresel bir krize dönüşebilir. Özellikle İran gibi nükleer programıyla sık sık gündeme gelen bir ülkede yaşanan bu tür olaylar, uluslararası ilişkileri derinden etkileyebilir.
Peki Ya Savaş Çıksaydı?
Eğer deprem gerçekten bir nükleer testten kaynaklansaydı, dünya büyük bir kaosa sürüklenebilirdi. ABD ve İsrail’in İran’a yönelik bir askeri müdahalesi, Rusya ve Çin’i de sürece dahil edebilirdi. Bu senaryo, küresel bir çatışmayı tetikleyebilir ve 3. Dünya Savaşı’nın kapılarını aralayabilirdi. Neyse ki bilim, bu tür felaket senaryolarının önüne geçerek gerçekleri ortaya çıkardı.
Bu olay, bilimsel verilerin önemini bir kez daha vurgularken, uluslararası toplumun doğru bilgiye erişim konusunda daha dikkatli olması gerektiğini gösterdi.
Bu örnek, dünyanın ne kadar hassas bir dengede olduğunu ve bilimsel gerçeklerin önemini bir kez daha hatırlatıyor. Yanlış bilgilendirme, sadece ulusal değil, küresel sonuçlar doğurabilecek kadar tehlikeli olabilir.