Katil balinalar, kargalar ve diğer bazı hayvan türlerinin ölülerine yas tutmaları, uzun süre yalnızca insanlar için tanınan bir özellik olarak düşünülse de, yapılan araştırmalar pek çok hayvanın kayıpları karşısında benzer duygusal tepkiler gösterdiğini ortaya koyuyor. Bu yazıda, hayvanların kayıplarıyla başa çıkarken sergiledikleri davranışların nedenlerine ve bu duygusal süreçlerin ardındaki olasılıklara değinilecektir.
Geçtiğimiz günlerde, Washington Eyaleti açıklarında bir dişi katil balina, ölü doğan yavrusunun bedenini sürüklerken görüldü. Bu katil balina, Tahlequah adıyla biliniyor ve daha önce 2018’de de bir yavrusunu kaybettikten sonra yaklaşık 17 gün boyunca ölü yavrusunu yanından ayırmamıştı. Bu davranış, hayvanların kayıplarıyla nasıl başa çıktıklarını anlamamıza yardımcı oluyor.
Bunun yanı sıra, yalnızca katil balinalar değil, diğer pek çok zeki memeli de ölü yavrularını taşımaya devam ediyor. 2021 yılında Edinburgh Hayvanat Bahçesi’nde bir şempanze olan Lianne, ölü doğan yavrusunu günlerce bırakmamıştı. Cardiff Üniversitesi’nden bilişsel bilim araştırmacısı Becky Millar, hayvanların bu davranışlarını insanlardaki yas tutma dürtüsüyle benzer şekilde açıklıyor.
Millar’a göre, hayvanların ölülerine karşı sergiledikleri bu bağlılık, kaybı anlamaya ve uyum sağlamaya çalışmanın bir yansımasıdır. Bu davranış, hayvanların ölülerine, sadece hareketsiz bir canlı olarak değil, ölü bir birey olarak saygı göstermelerinin bir biçimi olabilir.
Bazı hayvanlar kaybettikleri yakınlarını arayarak, hatta kaybolan bireyi bulmaya çalışarak bu duygusal süreçlerini gösterirler. Hindistan’da 1999’da yaşanan bir olayda, yaşlı bir dişi fil, yakın bir arkadaşının ölümünün ardından yemek yemeyi reddetmiş ve açlıktan ölmüştür.
Bunun yanı sıra, hayvanların ölüm sonrası ritüel davranışları da gözlemlenmektedir. Örneğin, fillerin ölü aile üyelerinin kemiklerine dokunarak veya uzun süre yanında durarak bir tür nöbet tutması, şempanzelerin ölen yakınlarının bedenini temizlemesi ve bazı kuşların ölü arkadaşlarının etrafında toplanarak dallar ve yaprak bırakması, bu hayvanların ölüm ve kayıp karşısındaki anlamlı davranışlarını yansıtmaktadır. Kargalar da benzer bir davranış sergileyebilir; ölen bireyin etrafında toplanarak başlarını eğip sessizce bekleyebilirler. Ayrıca, bazı kargaların ölü arkadaşlarının etrafına yaprak ve dal bırakmaları da gözlemlenmiştir.
Saka kuşları (magpie), ölü arkadaşlarının etrafında toplanıp bir tür tören düzenler gibi davranabilirler. Bu tür ritüel davranışlar, hayvanların kayıpları karşısında duygusal bir bağ kurduklarını ve yas sürecine girdiklerini gösteriyor.
Peki, hayvanlar neden böyle davranıyor? Millar’a göre, bu tür davranışlar kaybı anlamaya çalışmak ve kaybın etkilerini yeniden düzenlemek için bir yöntem olabilir. Yas süreci, yalnızca insanların değil, diğer zeki hayvanların da baş etmeye çalıştığı bir duygusal süreçtir.
Yas ve kederin tanımı konusunda bazı filozoflar, bu tür davranışların gerçek yas tutma olarak kabul edilip edilmeyeceği konusunda farklı görüşler öne sürmektedir. Ancak, Millar, bu tanımın sadece hayvanları değil, bazı insanlar ve çocukları da dışarıda bırakabileceğine dikkat çekiyor.
Sonuç olarak, pek çok hayvanın ölülerine yas tutması, onların kaybı kabullenme ve yeniden düzenleme süreçlerini anlamamıza yardımcı oluyor. Bu davranışlar, insanların yaşadığı yas sürecine benzer bir şekilde, hayvanların kendi dünyalarını yeniden inşa etmek için kayıplarıyla başa çıkmaya çalıştığını gösteriyor.